EylemlerimizManşet

ABD-İsrail’in Kıskacındaki Kudüs’ün Özgürlüğü İçin Somut Adımlar

İSRAİL’LE ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN, DİPLOMATİK VE TİCARİ İLİŞKİLER KESİLSİN!

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TUZAĞINA HAYIR!

ABD’nin Siyonist İsrail elçiliğini Kudüs’e taşıma kararı ile sonrasında toplanan İslam İşbirliği Teşkilatından çıkan Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak kabul eden karar Fatih İtfaiye Parkında protesto edildi.

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği’nin birlikte düzenlediği eylemin başlangıcında konuşan Eğitim İlke-Sen Başkanı Ahmet Örs eylem gerekçesini anlattı ve Kudüs’e dönük girişimleri asla kabul etmeyeceklerini belirtti.

Gazeteci-Yazar Ramazan Deveci de ABD’nin ve İİT’nin Kudüs kararlarına itiraz etmeyi sürdüreceklerini, nehirden denize özgür Filistin için mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan kısa bir konuşma yaptı.

Topluluk adına basın açıklamasını Sağlık İlke-Sen MYK üyesi Mine Gülmez yaptı. Gülmez, Ortadoğu halklarının kendi ülke yönetimlerinin İsrail’e destek veren politikalarına karşı mücadele yürütmeleri gerektiğini söylediği konuşmasında Mavi Marmara davasının akıbetinden ve gelişen Türkiye-İsrail ilişkilerinden, rekorlar kıran ticari ilişkilerden bahsetti. İsrail’le dostluk anlaşmasının kabul edilemeyeceğini söyleyen Gülmez, İİT’nin Kudüs’ün batısını İsrail’e veren, işgal altındaki toprakları İsrail diye kabul eden kararını kınadı.

İsrail’i koruyan İncirlik ve Kürecik üslerinin de kapatılmasını isteyen Gülmez “Kudüs’ü ikiye bölen, işgal altındaki bütün toprakları kendi eliyle işgalci rejime teslim eden bu kararı açıkça kınıyor ve reddediyoruz. Hiçbir gerekçe bu kararı Filistin halkına, Ortadoğu halklarına, İslam ümmetine, adalet arayan vicdanlı insanlara kabul ettiremez!” dedi ve ABD ve  İsrail’e karşı mücadele ve boykot çağrısında bulundu.

 

Haber: Mustafa Özeke

 

Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:

 

ABD-İSRAİL’İN KISKACINDAKİ KUDÜS’ÜN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN SOMUT ADIMLAR

İSRAİL’LE ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN, DİPLOMATİK VE TİCARİ İLİŞKİLER KESİLSİN!

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TUZAĞINA HAYIR!

Bismillahirrahmanirrahim

Değerli arkadaşlar,

ABD başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması aslında bir hakikatin daha açık bir şekilde görülmesini sağlamıştır.

Arap Baharı denen ve İslam dünyasının önemli bir kısmının yıkımına, kanlı savaşlara ve kitlesel göçlere neden olan süreç boyunca Filistin’in ve Kudüs’ün özgürlüğü meselesine dönük ilgi azalmış, İslam ülkelerindeki kaos İsrail’in elini güçlendirmiş, yine bu dönemde birçok İslam ülkesi İsrail’le kirli ilişkiler geliştirmiştir.

Emperyalizmin yeni şefi Trump unutturulan bu gerçekle tekrar ve çarpıcı bir şekilde yüzleşilmesini sağlamıştır.

İşgal altındaki Kudüs, Siyonist çete tarafından yıllar önce başkent ilan edilmiş ancak uluslararası düzeyde bu ilan genel kabul görmemişti. Şimdi ise Siyonist haydutluk Büyük Şeytan ABD tarafından elçiliğin Kudüs’e taşınması kararı ile kalıcılaştırılmak isteniyor.

Biz bu dayatmayı açık bir şekilde lanetliyor ve reddediyoruz!

Kudüs asla ve asla katil ve işgalci Siyonist çetenin başkenti olamaz, Filistin hiçbir şekilde İsrail diye tanınamaz!

Kıymetli kardeşlerimiz, Kudüs yârenleri!

Şunu herkes iyi bilmektedir ki İsrail, emperyalizmin İslam dünyasının, Ortadoğu’nun kalbine konuşlandırdığı bir üssü ve ileri karakoludur.

Siyonist tahayyül ve tasavvurların teolojik anlatılarla beslenen iddialarının kapitalist küresel hegemonya için ancak araçsal bir değeri vardır.

Bütün Ortadoğu’ya nizâmât vermeye çalışan, halklarımıza kıyan, ülkelerimizi yağmalayan emperyalistler için bu Siyonist çetenin varlığı son derece önemlidir, emperyalizmin geleceği için hayâtîdir.

Büyük bir tesadüf saymanın imkânsız olduğu Balfour Deklarasyonunun 100. yılına denk gelen Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme hadsizliği elbette ki Ortadoğu’daki emperyalist konuşlanmanın önemli bir aşaması olarak plânlanmıştır.

Yüz yıllık dilimleri hesap etmeye çalışan emperyalist-siyonist plânların farkında olamayan aymazlıklar ise seçim kampanyası boyunca elçiliği Kudüs’e taşımayı vaat eden Trump’ı destekleyebilmiş, ondan birtakım olumlu adımlar umabilmiştir.

Dostlar,

Kudüs ve Filistin için ah vah edip durmanın, içli konuşmalar yaparak günü kurtarmanın bir yararı yoktur.

ABD ile İsrail’in kıskacına alınan Kudüs ve Filistin’in özgürlüğü için Ortadoğu’daki insanlara öncelikli olarak kendi ülkelerinde büyük vazifeler düşmektedir.

Bizler de burada önemli sorumluluklarla karşı karşıyayız.

Şunu kesin olarak biliyoruz ki İsrail’i ayakta tutan en önemli dayanak bölge ülkeleri ile kurduğu ilişkilerdir.

Türkiye, kurduğu siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerle öteden beri İsrail’e destek olmaktadır.

Türkiye-İsrail arasındaki ticaret her sene rekor boyutlara ulaşmaktadır.

Mavi Marmara katliamından sonraki kriz sürecinde bile ticaret rekorlar kırmaya devam etmiştir.

Bu utançtan bir an önce çıkılmalıdır.

IKBY bağımsızlık referandumu sürecinde vanaları kapatmak, yiyecek ekmek bile buldurmamak yolundaki kabul edilemez tehditler her ne hikmetse söz konusu İsrail olunca hatıra getirilmemektedir.

ABD İncirlik üssü ile Kürecik NATO radarının temel görevleri İsrail’in güvenliğini sağlamaktır. Özellikle AKP iktidarı döneminde yapılandırılan Kürecik radarı için NATO Genel Sekreteri açıkça bu beyanda bulunmuş ancak iktidar birçok çevreden gelen uyarıları dikkate almamıştır.

Emperyalizmin karakolu olan İsrail’i koruyan bu üsler derhal kapatılmalı, Siyonist şebekenin güvenliği darbelenmelidir.

Arkadaşlar,

Nekbe, yani “Büyük Felâket” günü, Filistinlilerin İsrail’in bağımsızlığı ile birlikte topraklarından sürülmelerini ifade eder.

İşte bu acı gün, Siyonist şebekenin büyükelçiliğinde verilen resepsiyonda Kültür Bakanı aracılığıyla Türkiye tarafından İsrail’in milli günü olarak tebrik edilebilmiştir.

Bu hâdise bir başka büyük utançtır.

Değişik vesilelerle İsrail’e atıp tutmanın hiçbir anlamı yoktur. İşgalci rejimi diplomatik olarak tanıyıp onunla büyük paralar kazanacak ticaretler yapmak, kendi topraklarındaki üsler aracılığıyla onu korumak bütün beyanları anlamsız hâle getirmektedir.

Mavi Marmara davasının başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Mavi Marmara katliamının üzeri dostluk anlaşması ile tazminat bile sayılmayan bir miktar para ödenerek kapatılmıştır. Katiller için herhangi bir yargılamanın önü kesilmiş, Siyonist saldırganlık cezasız bırakılmıştır. Ayrıca söz konusu anlaşma metninde İsrail tarafı “Kudüs” diye anılmış; dolayısıyla Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu zımnen kabul edilmiştir.

İsrail’le baş döndüren hızda peşi sıra geliştirilen ilişkiler Filistin doğalgazının yağmalanması anlaşmasına kadar varabilmiştir.

Tekrar ediyoruz: Bu anlaşma ve yakınlaşmalar derhal iptal edilmeli, ticaret kesilmeli, üsler sökülmelidir!

Hakikatin ve adaletin peşinde koşan dostlar,

Bütün bu sıraladığımız kabul edilemez icraatlar devam edip duruyorken Kudüs’ün özgürlüğünden dem vurmanın hiçbir karşılığı yoktur. Kimse bizi aldatabileceğini sanmasın.

Bu tutarsızlıkların yanına geçtiğimiz günlerde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatının skandal kararı da eklenmiştir.

Siyonist İsrail’i bir kez daha meşru kabul eden bu karar yeni bir durum var ediyor gibi sunulmuş ve Doğu Kudüs, Filistin Devletinin başkenti olarak ilan edilmiştir.

Kudüs’ü ikiye bölen, işgal altındaki bütün toprakları kendi eliyle işgalci rejime teslim eden bu kararı açıkça kınıyor ve reddediyoruz.

Hiçbir gerekçe bu kararı Filistin halkına, Ortadoğu halklarına, İslam ümmetine, adalet arayan vicdanlı insanlara kabul ettiremez!

1967 sınırlarını küresel hegemonyanın örgütü olan Birleşmiş Milletler, Filistin’in aleyhine olmak üzere ilan etmişti. Şimdi de İslam ülkelerinin yöneticileri bu kararı gönüllüce toptan benimseme çağrısı yapma kararı almıştır.

Filistin halkı, Kudüs’ün bölünmesini ve Filistin topraklarının işgalini reddettiği için direnişi sürdürmektedir. İslam İşbirliği Teşkilatının bu kararı Filistin halkının iradesine rağmendir, kıymetsizdir, yok hükmündedir!

Allah ve halklar şahit olsun ki biz bu utançtan berîyiz, bu karara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Kardeşler,

Düşmana mağlup olabiliriz, Hanzala gibi Nekbelerde evimizin anahtarını yanımıza alıp “Bir gün mutlaka döneceğiz!” diye uzaklara hicret edebiliriz, Allah Resulü ve arkadaşlarının “Mekke, bir gün döneceğiz!” diye söyledikleri ezgiyi terennüm ederek yaşayabiliriz bir ömür boyu ama yüreğimizde ve zihnimizde mahkûm edip durduğumuz düşmanı asla tanıyıp meşrulaştıramayız, Kudüs’ü ortadan ikiye ayırıp bir yanını işgal edilmiş diğer topraklarımızla beraber bizi evimizden çıkaran o düşmana kendi ellerimizle teslim edemeyiz!

Dolayısıyla bize dayatılan iki devletli çözüm planı açık bir tuzaktır.

Kudüs, doğu-batı diye bölünemez, işgal edilmiş topraklar Siyonistlere bırakılamaz!

Bu tuzak inşallah direnişle bozulacaktır.

Bu direniş Kudüs’ten, Gazze’den, Ramallah’tan, El Halil’den, Nablus’tan ateşlenmeye Kürecik ve İncirlik’te yankılanmaya başlayacak, bütün Ortadoğu ve dünyayı İsrail’e boykot çağrıları ile dolduracak, bütün emperyalistleri tepetaklak edecek bir süreci inşa edecektir.

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

(Topluluk adına, Mine Gülmez, Sağlık İlke-Sen MYK üyesi)