EylemlerimizManşet

1 Mayıs’ta Sakarya’da Kapitalizme Karşı Ayaktaydık!

2015_0501-1mayis-sakarya-0

Eğitim İlke-Sen üyeleri, Sakarya’da, farklı İslamî sivil toplum kuruluşlarının çatı kuruluşu olan Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu ile birlikte 1 Mayıs için AKM önünde bir araya geldi.

Deniz Çelik’in okuduğu ortak basın açıklamasında, kapitalist sömürünün ve emperyalist tahakkümünün türlü türlü şekillere büründüğü günlerden geçtiğimize vurgu yapıldı.

Hırsın ve acımasızca rekabetin hüküm sürdüğü piyasa ekonomisi, kendi sermayesini emekçilerin sırtında biriktirirken, onları en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacakları ücretlerde çalıştırıyordenilen açıklamada; serbest piyasanın egemenliğine giren neoliberal devletler, halkların üzerine bir karabasan gibi çökerken, her türlü kitlesel eylemliliklerim şiddetle, zorbalıkla bastırıldığına ve sisteme entegre edilememiş alanların ise yeni savaşların, iç çatışmaların, kanlı hesaplaşmaların pazarına dönüştürüldüğüne vurgu yapıldı.

“İnsan hayatının en ufak değer taşımadığı bu kanlı pazarda, milyonlarca insan ya katlediliyor ya da yerinden yurdundan ediliyor. Kimisi ise kendi vatanındaki trajediden kaçarken, başka bir trajedinin kurbanı olarak yollarda, denizlerde, okyanusların derin sularında can veriyor” ifadelerini kullanan Deniz Çelik, “İnsanlık kitleler halinde katledilirken, ağır zulümlere ya da kırımlara uğrarken; buna seyirci kalmamız mümkün mü? Küresel istikbar, kapitalizm ve emperyalizm insanlığı cehennem çukurunun eşiğine kadar sürüklemişken; bu sömürüye ve ifsada “lâ” demeden, hakkı ve adaleti ayakta tutmak mümkün mü?” diye sordu.

2015_0501-1mayis-sakarya-4

Basın açıklamasının tam metni:

Küresel Kapitalist İfsada Karşı Küresel Bir İsyanı Yükseltelim!

Bugün, emeğin, emekçinin, dayanışmanın, dirilişin ve direnişin sembolik günlerinden 1 Mayıs.

Dünya halklarının, insanlık onurunu örseleyen her türlü zulme karşı sesini yükselttiği bir gün… Yeryüzünü cehennemi bir çukura dönüştüren zalimlere karşı ayağa kalktığı bir tarih…

Biz de, bugün; içinde bulunduğumuz şu sömürü, kötülük ve utanç çağında, evrensel çığlığın isyancı korosuna kendi sesimizi ve kendi sözümüzü yükselterek iştirak ediyoruz. İnsanlığı barışa ve esenliğe çıkaracak olan ilahi vahyin mesajına, Müslümanca bir şahitlik yapıyoruz.

Değerli dostlar, sevgili kardeşler!

Kapitalist sömürünün ve emperyalist tahakkümünün türlü türlü şekillere büründüğü günlerden geçiyoruz. İnsana ve tabiata dair ne varsa her şeyin metalaştırıldığı, değersizleştirildiği ve hiçleştirildiği şu neoliberal cahiliye döneminde; küresel fesada, küresel istikbara karşı küresel intifada bilincini, ahlaki bir isyanı kuşanmadan geçen her dakika, daha büyük acılara zemin hazırlıyor.

Piyasalarla, borsalarla, şirketlerle, bankalarla kuşatılmış bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlık ise bu kuşatma altında, adeta bilekleri kredi kartlarıyla kesilmiş bir şekilde ölümünü bekliyor. Borç ve faiz batağında boğulan milyarlarca insan, adı konulmamış bir köleliği sürdürüyor.

Şunu iyi anlamalıyız ki, bu hal, insanın kaderinden değil, kapitalizmin fıtratından kaynaklanıyor.

2015_0501-1mayis-sakarya-3

Hırsın ve acımasızca rekabetin hüküm sürdüğü piyasa ekonomisi, kendi sermayesini emekçilerin sırtında biriktirirken, onları en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacakları ücretlerde çalıştırıyor.

Aradan geçen zamanda toprakla bağı koparılmış, şehirlerin tekinsizliğine fırlatılmış, tüm sosyal dayanışma ağları parçalanmış yığınlar, çaresizce kendilerine sunulan kredilere sarılmak zorunda bırakılıyor. Böylece bir yandan hakkı olanı borçmuş gibi geri alan insanlar, ne yazık ki daha fazla faiz ve borçlanma korkusuyla emeğinin sömürülmesine hazır hale getiriliyor.

İşte bu kula kulluk düzeninde, emekçiler, açlıktan ölmeyecek kadar düşük bir ücrete mahkum ediliyor. İşsizlikle, evsizlikle, borçla şantaja uğrayan kitleler, açlıkla korkutularak, güvensiz ortamlarda çalıştırılarak iliğine kadar sömürülüyor. Biz bunun en acı örneğini, bir yıl önce Soma’da yaşadık. Ve o günden beri her ay, bir Soma kadar daha can kaybettik.

2015_0501-1mayis-sakarya-3

Bu yaşadığımız, çağdaş bir firavunluk düzeninden başka bir şey değildir! Emeğin azami oranda işe koşulduğu, buna karşı emekçinin hakkının en asgari düzeyde verildiği bu düzenin tüm firavunlarının, tüm Karun’larının elleri kurusun, kuruyacak da! Ve o zaman, onları ne malları, mülkleri kurtaracak ne de yığdıkça yığdıkları o kazançları!

Kardeşler,

İnsanlık bir yandan açlık ve yoksulluk ile korkutularak küresel bir tahakkümün altında eziliyor. Diğer yandan ise haklı bir isyanı kuşanmaması için yoğun bir şekilde baskılanıyor. Tüketim ekonomisi ile savaş ekonomisi arasında, hızlıca ya da yavaşça ölmek arasında tercihe zorlanıyor.

Serbest piyasanın egemenliğine giren neoliberal devletler, halkların üzerine bir karabasan gibi çökerken, her türlü kitlesel eylemlilikler şiddetle, zorbalıkla bastırılıyor. Sisteme entegre edilememiş alanlar ise yeni savaşların, iç çatışmaların, kanlı hesaplaşmaların pazarına dönüştürülüyor.

İnsan hayatının en ufak değer taşımadığı bu kanlı pazarda, milyonlarca insan ya katlediliyor ya da yerinden yurdundan ediliyor. Kimisi ise kendi vatanındaki trajediden kaçarken, başka bir trajedinin kurbanı olarak yollarda, denizlerde, okyanusların derin sularında can veriyor.

Soruyoruz; insanlık kitleler halinde katledilirken, ağır zulümlere ya da kırımlara uğrarken; buna seyirci kalmamız mümkün mü?

Küresel istikbar, kapitalizm ve emperyalizm insanlığı cehennem çukurunun eşiğine kadar sürüklemişken; bu sömürüye ve ifsada “lâ” demeden, hakkı ve adaleti ayakta tutmak mümkün mü?

Yeni vesayet düzenleri kurulurken, yeni saraylar yükselirken, gurur ve kibir iktidarda yeni aktörlerin eliyle örgütlenirken, bu müstağniliğe ve müstekbirliğe kayıtsız kalınabilir mi?

Milyonlarca insanın alınterinin hakkı gasp edilirken, her yıl binlerce emekçi iş cinayetlerine kurban giderken, Soma’daki, Ermenek’teki madenci ailelerinin feryatları dinmemişken, emeğin hakkını savunmaktan vazgeçilebilir mi?

Doğayı katlederek büyütülen şehirler, betonlaştırılan bereketli tarım arazileri, satılığa çıkarılan dereler, nükleer felaketlere kapı aralayacak santraller karşısında kör, sağır, dilsiz olunabilir mi?

Çağdaş Firavun, Nemrut ve Ebu Cehil düzenlerinin diktatörlüklerine, yağma ve talanlarının küreselliğine karşı Hz. Musa’nın, Hz. İbrahim’in ve Hz. Muhammed’in tevhid, adalet ve özgürlük eksenindeki örnekliğini bugüne taşımaktan geri durulabilir mi?
2015_0501-1mayis-sakarya-1

Dostlar,

Gelin, insanı devlete kul, sermayeye köle kılmak isteyenlere karşı, her türlü zulme ve istikbara karşı, küresel kapitalizmin sömürüsüne karşı, yükselen kibir saraylarına karşı, Hakk’ın adil şahitliğini yapmak için hep birlikte mücadele edelim… Bu bilinci, sadece bugüne değil, her güne yayalım… 1 Mayıs alanlarındaki birlik ve dayanışma halindeki yürüyüşümüzü, her gün bir adım daha ileri götürelim. 

Yaşasın halkların kardeşliği!

Yaşasın emekçilerin küresel dayanışması!

Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu