Doğan ÖzlükYazılarımız

Akademi 12 Eylülün Zincirlerinden Kurtulmalı!

YÖK tarafından ‘Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te yapılan bazı değişiklikler yapıldı.
Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bu değişiklikler, içerdiği maddeler sebebiyle akademik özgürlük tartışmasını bir kez daha gündeme taşıdı.
Her ne kadar konu medyada daha çok akademisyenlere ‘demeç verme’ yasağı getirildiği şeklinde ele alındıysa da, sorun daha derin…
Burada ilk olarak belirtilmesi gereken husus, yönetmelikteki değişikliklerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki değişiklikler ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen bazı kararlara istinaden yapıldığıdır.
Bilindiği gibi akademide çalışan yönetici, öğretim elemanları, memur ve diğer personeline ilişkin disiplin yönetmeliği soruşturması, görevden uzaklaştırma ve itiraz usulleri ile uygulama şekli, YÖK başkanlığınca 1982 yılında çıkarılan bir yönetmeliğe dayanılarak yapılmaktadır.
Dolayısıyla yönetmelikle ilgili tartışmanın odağında yer alması gereken asıl sorun, başta YÖK vesayeti olmak üzere 12 Eylül düzeninin hâlâ akademide geçerliliğini koruduğu gerçeğidir.
Başka bir ifadeyle yönetmelikteki değişiklikten ziyade bizatihi yönetmeliğin kendisi eleştirilmelidir.
YÖK kanunu başta olmak üzere ilgili kanun ve yönetmeliklerin vesayetindeki akademi, YÖK tarafından yayınlanan Akademik Özgürlük Bildirisi’ndeki şartları sağlamaktan uzaktadır.
Disiplin yönetmeliği bunun en somut örneği olarak değerlendirilebilir. Mezkûr yönetmelik incelendiğinde “İdeolojik, siyasi amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak”, “işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak”, “siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları iş yerine veya iş yerindeki eşya üzerine yazmak, resmetmek ve asmak, teşhir etmek veya sözlü ideolojik propaganda yapmak” şeklinde muğlak ifadelerle dolu maddelerin yer aldığı görülecektir.
Ve bu yoruma açık maddeler, çoğu zaman yöneticilerin denetimini ve verdikleri disiplin cezalarını da tartışmaya açık hale getirmektedir.
Bu maddelerin genellikle kamu çalışanlarının, öğretim elemanlarının aleyhine yorumlandığı da başka bir acı gerçektir.
Bu disiplin yönetmeliği, 12 Eylül döneminde, herkes için olduğu gibi akademi için de farklı siyasi görüşlerin, fikirlerin ve taleplerin tartışılmasını baskı altına almak amacıyla çıkarılmıştır.
Gerek o dönem, gerekse 28 Şubat darbe sürecinde de ciddi mağduriyetler doğurmuştur.
Halen yürürlükte olması ise utanç vericidir.
Hem düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen hem de sendikal hakların kullanılmasını yasaklayan, bu haklarını kullananları ise kamu görevinden çıkarmakla tehdit eden yönetmelikler her ne adına ya da uğruna olursa olsun kabul edilemez.
Eğitim İlke-Sen olarak, 12 Eylül zihniyetinden tüm vesayetçi kurumlarıyla, kanunlarıyla ve yönetmelikleriyle kurtulmadan, ne eğitimin, ne akademinin tam anlamıyla özgürleşemeyeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

 DOĞAN ÖZLÜK

EĞİTİM İLKE-SEN