EylemlerimizSendikamız Haber

Muş’ta eylem: Kapitalizme Teslim Olmayın!

Eğitim İlke-Sen Muş Belediye binası önünde son dönemde yaşanan ‘iş cinayetleri’ hakkında bir basın açıklaması yaptı

Eğitim İlke-Sen Genel Başkanı Doğan Özlük tarafından okunan açıklamada yaşanan ölümlerin ‘ihmal’ ya da ‘kader’ kavramlarıyla açıklanamayacağının altı çizilirken “Ortada özel firmaların, yüksek kâr hırslarının yarattığı acımasız bir rekabete kurban giden emekçiler vardır, ortada kasıtlı cinayetler vardır.” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada “Türkiye işçi ölümlerinde Avrupa’da ve dünyada ilk sıralardaki yerini pekiştirdiğini ve kalkınma ve büyüme hülyalarının önce yoksulların, emekçilerin canlarını aldığını” söyleyen Özlük, “12 Eylül rejiminin baskı ve işkencelerle uyguladığı 24 Ocak kararları bugün AKP tarafından derinleştirilerek sürdürülmektedir. Güvencesiz, taşeron çalıştırma otuz yıldan fazla bir süredir halkımıza dayatılıyor. Sendikasız kalan emekçiler, sermaye sahiplerinin insafsızlığına terk edilmiş durumda. Bugün iktidar emekçiden, halktan yana değil açıkça patronlardan yana duruyor.” ifadelerini kullandı.

Özlük, “Egemenlere ve iktidara şunları söylüyoruz: Kapitalizme teslim olmaktan vazgeçin; Rabbimizin paylaşımı, adaleti, dayanışmayı, bölüşmeyi öğütleyen çağrısına kulak verin!” dedi.

Açıklama esnasında “Taşeron Sistemi Kölelik Düzeni Kölelik Düzenine Son” ve “İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor” yazılı pankartlar açıldı.

“Emekçiler Köleniz Olmayacak”, “Uyan, Diren, Özgürleş”, “Ranta Değil Halka Bütçe”, “İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor” sloganları atıldı.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

İşçiler ölüyor, sermaye büyüyor

Arkadaşlar,

İşçi cinayetlerine son ve en ağır halka olarak maalesef Soma ve hemen ardından Şırnak da eklendi. Yüzlerce işçi kardeşimiz bir başka kapitalist cinayete daha kurban gitti. Şırnak’ta şu ana kadar 4 kardeşimiz hayatını kaybetti ve hâlâ göçük alatında olan işçiler var. İnşaatlarda da aynı şekilde emekçiler can vermeye devam ediyor. Ölen işçilerimize Allah’tan rahmet diliyor, geride kalan yakınlarının acılarını paylaşıyoruz.

Arkadaşlar,

Bakanlık, 2012’den bu yana ocakta yapılan denetimlerde mevzuata aykırı bir duruma rastlanmadığını söylüyor. Madenden sağ çıkan işçiler bu denetimlerin nasıl bir göstermelik uygulamaya dönüştüğünü net bir şekilde anlatıyorlar.

Bugün Soma’da iş cinayetine kurban giden arkadaşlarımızın ölümünden elbette ki bugüne kadar Soma’daki kömür işletmesi ile ilgili uyarılara kulak tıkayanlar sorumludur. Enerji Bakanı Taner Yıldız daha dokuz ay önce maden ocağını ziyaret etmiş ve kullanılan teknolojiyi, alınan güvenlik önlemlerini övmüştü.

Biz mevzuatın nasıl bir katil olduğunu biliyoruz; yapılan denetimlerin, iş güvenliğinin kağıt üzerinde kaldığını da!

Sadece 2013 yılının 11 ayında Türkiye’de 80 madenci önlenebilir iş kazaları sebebiyle yaşamını yitirdi.

Türkiye ILO verilerine göre, Çin’i de geride bırakarak, dünyada madenci ölümlerinde ilk sırada yer alıyor. Biz bu patlamaların, yangınların ve göçüklerin basit bir ihmal ya da kaza olduğuna inanmıyoruz. Ortada özel firmaların, yüksek kâr hırslarının yarattığı acımasız bir rekabete kurban giden emekçiler vardır, ortada kasıtlı cinayetler vardır.

Yaşanan bu katliamın hemen ardından bu sömürü düzeninde bir takım iyileştirmelerin yapılacağı söz verildi.

Bizler emekçilerin canına mal olan bu gecikmiş iyileştirme kararını olumlu bulduğumuzu, ancak kesinlikle yeterli bulmadığımızı buradan deklare ediyoruz.

Bütün sistemi kuşatan sözleşmeli ve taşeron iş koşulları, emekçileri güvencesiz ve denetimsiz ortamlarda çalışmaya mahkûm ettikçe, işçi ölümlerinin de artmaya devam edeceğini hatırlatmak istiyoruz.

Kardeşler,

Türkiye işçi ölümlerinde Avrupa’da ve Dünyada ilk sıralardaki yerini pekiştiriyor. Kalkınma ve büyüme hülyaları önce yoksulların, emekçilerin canlarını alıyor.

Kapitalizmin kucağına atılmış halkımızın evlatları ekmek parasını kazanabilmek, ailelerinin geçimini sağlayabilmek için bu acımasız sistemin kurbanı oluyorlar.

Son 11 yılda 11 binden fazla iş cinayetinin olması, işçi ölümlerinin her geçen gün artması bir tesadüf müdür?

Şimdi herkese soralım: Soma’da ve Şırnak’ta toprak altında kalan yüzlerce işçinin katili kim? Her yıl iş cinayetine kurban giden 1200’den fazla emekçinin katili kim?

Dostlar,

Düşük ücretlerle, normal çalışma saatlerinin çok üzerinde çalıştırılan işçiler vahşi kapitalistler tarafından açıkça ölümün kucağına atılmaktadır. İş güvenlik tedbirlerinin hiç alınmadığı ya da yetersiz alındığı koşullarda emekçilerin sonu baştan belli olmaktadır: Ya ölüm ya da iş göremeyecek derecede sakatlanmalar! Bile bile yaşanan bu facialara cinayet dememek mümkün müdür?

İşçileri sadece maliyet tablosunda fazladan bir gider olarak gören kapitalistler, asgari ücretlerle, taşeron uygulamalarla köleleştirdikleri işçilerin acı sonlarını hazırlayarak suçlunun kendileri olduklarını açıkça ilan etmiyorlar mı?

Değerli halkımız,

Bu ülkede 7 milyondan fazla insan asgari ücretle sömürülüp eziliyor. Asgari ücreti bölüşerek geçinmeye çalışan insanların sayısı ise bu rakamın en az üç katı. Asgari ücretliler kadar insanımız ise kayıt dışı çalışıyor, bir o kadarı ondan da düşük gelirlerle çalıştırılıyor. Milyonlarca işsizin varlığı da emekçilerin üzerinde sürekli bir tehdit söylemi olarak kullanılıyor.

Bütün bu gerçekler bize tam bir sömürü ortamında yaşadığımızı göstermiyor mu?

Kıymetli dostlar,

Küçücük çocuklarımız yoksul ailelerine katkıda bulunmak için çıktıkları inşaat tepelerinden düşerek; ellerini, kollarını makinelere kaptırarak can veriyorlar!

Kadınlarımız, kızlarımız mevsimlik tarım işlerine giderken devrilen minibüslerin altında kalıyor; bedenleri evlerinden çok uzaklarda umutları gibi paramparça oluyor!

Maden ocakları, evlerine dönemeyen babaların, oğulların mezarlarına dönüşüyor!

Gurbetçi işçiler zengin sınıflara rezidanslar, alışveriş merkezleri yaparken kış mevsiminin soğuğunu iliklerine kadar hissettikleri naylon çadırlarda ısınmaya çalışırken yanıp kül oluyorlar!

Günde 12-13 saat çalıştırılan onca insan her gün tedbirsizlikten, kâr hırslarından dolayı can veriyor. Bunca ölümün, cinayetin bir katili yok mu şimdi? Yoksa sizce de bu yaşananlar sadece birer önemsiz kaza mı?

Bunca cinayet için “Ne yapalım, bütün bunlar kaderdir!” diyebilir miyiz?

Kardeşler,

Bunca işçinin katilini, bunca sömürünün failini biliyoruz. Katiller, Allah’ın bütün kulları için var ettiği nimetlere el koyanlardır.

İnsanların hakça bölüşüp adil paylaşımına engel olarak onları yoksulluğa mahkûm edip sömürenler; bunu devlet, siyaset ve toplum politikası yapanlardır!

Dostlar,

Mahallelerinde oyun oynamak yerine pres makinelerine hayatlarını kaptıran çocuk işçiler, maden ocaklarına gömülen işçiler, karın tokluğuna sömürülen genç kızlar, insanlık dışı koşullarda ekmek kavgası veren mevsimlik tarım işçileri her gün bu sömürü düzeninin iç burkan, çarpıcı fotoğraflarını sunuyorlar bizlere. Adil ve özgür bir dünya kurmak bu fotoğrafları anlamaktan geçer.

Yoksulların, emekçilerin kanları, hayatları üzerine adil bir dünya kurulamaz!

Bu şekilde ancak ifsat yaygınlaşabilir, yeryüzünde huzur ve barış kalmaz.

Arkadaşlar, 1

2 Eylül rejiminin baskı ve işkencelerle uyguladığı 24 Ocak kararları bugün AKP tarafından derinleştirilerek sürdürülmektedir.

Güvencesiz, taşeron çalıştırma otuz yıldan fazla bir süredir halkımıza dayatılıyor. Sendikasız kalan emekçiler, sermaye sahiplerinin insafsızlığına terk edilmiş durumda.

Bugün iktidar emekçiden, halktan yana değil açıkça patronlardan yana duruyor.

Arkadaşlar,

İş cinayetlerinin, sömürünün bu kadar artıp derinleştiği bir vasatta egemenlere, iktidara şunları söylüyoruz:

Kapitalizme teslim olmaktan vazgeçin; Rabbimizin paylaşımı, adaleti, dayanışmayı, bölüşmeyi öğütleyen çağrısına kulak verin! Sorumluları yargılayın ama sorumluları hep başka yerde aramayın!

Çılgınca bir yarış için destek verdiğiniz çevrelerin yaptıkları sizin eserinizdir!

Kapitalist hırsların yaktığı insanların hesabını adaletten yana olan insanlar bu dünyada mutlaka soracaktır! Allah’ın yargılaması ise şüphesiz ki daha çetindir!

EĞİTİM İLKE-SEN

[İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası]