AçıklamalarımızManşet

Yeni Baskıcı Yöntemleriyle 12 Eylül Zihniyetini Devam Ettiren YÖK Kapatılmalı, Üniversiteler Özgürleşmelidir!

2013-01-31-yokBugün, Türkiye üniversitelerinin üzerinde bir karabasan gibi duran ve onların hem özgürlüğünü hem de niteliğini sınırlayan Yüksek Öğretim Kurumu’nun 34. yılı.

Tam 34 yıldır öğrenciler sistemin üniversiteler üzerindeki sopası haline gelmiş bir kurum tarafından elleri ve ayakları bağlanan üniversitelerde eğitim almaya çalışıyor.

Tam 34 yıldır, 12 Eylül 1980 darbesinin en sembolik miraslarından biri olan YÖK üzerinden üniversitelere dikte edilen resmi ideolojiyle muhatabız. Resmi ideoloji ne zaman ihtiyaç duysa yardıma koşan YÖK, gerek 1402’likler rezilliği, gerekse 28 Şubat post-modern darbesi gibi olaylarda üzerine düşen vazifeyi harfiyen yerine getirmiş bir kurumdur.

Tam 34 yıldır, YÖK ve onun düzenlemeleri neticesinde üniversiteler, düzen iktidarlarının arka bahçesi olma konumundadır. Üniversitelerde ilmî kriterler, yerlerini siyasi iktidarlara yakınlığa bırakmış durumdadır.

Bugün ÖYP uygulamasına son verilerek tümüyle iktidar ilişkilerinin belirleyici olduğu bir sistemle öğretim elemanı almaya dönülmesi ilmî kriterler yerine farklılıkları hizaya sokma, itaat altına alma refleksinin 12 Eylülden bu yana hiç değişmediğini gösteriyor. Ölçüsü açık, şeffaf, tarafsızca tespit edilmeyen her uygulama ancak adaletsizlik doğuracaktır.

Özgürce ilim ve irfana yoğunlaşması gereken akademisyenler bin bir türlü yıldırma, baskı ve zulüm neticesinde seslerini çıkaramayacak hâle gelmiştir. Haksızlıklara ses çıkarmaya cesaret eden az sayıdaki akademisyenleri ise YÖK ve onun uzantısı olan düzenlemeler hiç zaman kaybetmeden kıskaca almaktadır. Hiçbir güvencesi olmayarak akademik hayata ilk adımlarını atan genç araştırmacılar türlü yollarla mobbinge maruz kalmakta ve süreç içerisinde sindirilmektedirler.

Bugün üniversiteler bir yandan piyasaya teslim edilirken bir yandan da sıkı bir kontrole tâbi kılınmak isteniyor. 28 Şubat döneminden fena halde âşina olduğumuz “odak olma” iddiası gerekçe gösterilerek vakıf üniversitelerine el koymanın önü açılmak isteniyor. Bu vesileyle sistem iki kere yanlış yapıyor, baskılama aygıtlarını böylece hayatın bütün alanlarına yaymak istiyor.

Tam 34 yıldır, üniversiteler bilim üreten ve yayan yerler olmak yerine Türkiye’nin gizli işsizleri için adeta bir konaklama noktası, istatistiklerden kaçırma vesilesi işlevi üstlenmektedir.

Ve tam 34 yıldır hem akademisyenler hem de öğrenciler YÖK’ün militarist/devletçi/baskıcı/sınırlayıcı gölgesi altında ezilmektedir.

Bu utanç tam 34 yıldır devam ediyor!

Bu utanca dur deme vakti çoktan gelmiş ve geçmektedir!

Türkiye özgür ve nitelikli üniversitelere, bu üniversitelerde yapılacak araştırma ve eğitime hasrettir!  İsteyen istediği eğitimi ücretsiz bir şekilde ve özgürce alma hakkına sahiptir.

Eğitim, ne devletin ne de sermayenin tekelinde olamaz. Devlet tarafından kontrol edilen bir kurumun, devletin ideolojik çıkarları ve sermayenin kârı için eğitimin üzerinde bir sopa olarak kullanılmasını reddediyoruz!

Bizler, haktan ve adaletten yana tutum takınan tüm insanları YÖK’e ve onunla bağlantılı düzenlemelere karşı tavır almaya davet ediyoruz.

YÖK derhâl kaldırılmalı ve üniversiteler hem devletten hem de sermayeden bağımsız ilim ve eğitim kurumları olmalıdır.

Akademisyenler, iktidarlara yakınlıkları ile değil, nitelikleri sayesinde üniversitelerde araştırma yapmalı ve ders vermelidir.

Öğrenciler üniversite yönetimlerinde söz sahibi olmalı, alacakları eğitimi özgürce seçebilmelidir.

Vakıf üniversiteleri adı altında piyasalaştırılan eğitim, sermayenin elinden kurtarılmalı ve tüm halkın özgür iradesine teslim edilmelidir.

EĞİTİM İLKE-SEN YÖNETİM KURULU