Beytullah Önce

Sürekli değişen ama düzelmeyen eğitim sistemi

Eğitimi, bütüncül bir yaklaşımla sistem sorunu olarak değerlendirmediğimiz sürece; eğitim sistemiyle ilgili güncel sorunları sağlıklı bir zeminde tartışamayız. Meseleyi temelden irdelemek, eğitim sisteminin sorunlarından önce eğitim meselesini bir sistem sorunu olarak tartışmak, bugüne kadar sık vurguladığımız bir argüman. Üstelik bu tercih, sözünüzü de daha kalıcı kılıyor; özellikle de sabah yazdığınız bir yazının yada tartıştığınız konunun akşama kadar güncelliğini koruyamadığı vasattaysanız…

Düşünün ki bu vasatta, eğitimdeki en üst düzey yetkililer dahi sistemsel değişikliklerden canlı yayın izlerken haberdar oluyorlar; bir gün önce methettiklerini ertesi gün yermek zorunda kalıyorlar! Lakin bu belirsizlik, yönetenleri değil maalesef toplumu etkiliyor. Milyonlarca çocuğun bugünü, yarını ve geleceği söz konusu ama her şey bir toz bulutu. Sanki evren yeniden yaratılıyormuş gibi… Eğitimde yıllardır hiçbir şey denenmemiş ve her şey ilk defa yapılacakmış gibi…

Bu tür bir durum bir kez olsa yine anlaşılabilir belki… Daha iyisini, daha doğrusunu bulmak için bazen köklü değişiklikler şarttır. Kararlı bir tutum ve iradeyle, köklü ve esaslı değişimler yaşanabilir. Artık yama dahi tutmayacak söküklerle daha fazla uğraşmak yerine, gömleği; daha iyi bir kumaştan, doğru ölçülerle, usta bir terzi işçiliği ile dikmek gerekebilir. Nitekim eğitim sistemimizin ihtiyacı da aslında tam olarak böyle bir şeydir ama gelin görün ki, ne yamadan vazgeçiliyor ne de iyi bir gömlek dikiliyor.

Belirli bir süreklilik içinde değişim sağlanmıyor, aksine değişikliklere süreklilik kazandırılıyor. Dahası, her değişikliğin önüne hemen “devrim gibi” sıfatı iliştiriliyor. Arşivler orada, açıp bakın; “devrim” diye anlatılan bir değişikliğin eğitim sisteminde uygulanma süresi ne kadarmış? Bir gecede milyonlarca insanın eğitim kaderine yapılan müdahaleler ne kadar sürdürülebilmiş?

Eskiden, hükümet değişikliklerine bağlı olarak eğitimde değişen politik tercihlerin etkisinden bahsedilebiliyordu. İktidar partilerinin eğitim politikalarına göre doğru ya da yanlış yenilikler gerçekleşebiliyordu. Her gelen, kendi isteklerine göre eğitime bir şekil vermenin derdine düşebiliyordu. Fakat yıllardır aynı partinin yönetimi altındayken bu kadar sık değişiklik yapılmasını nasıl izah edeceğiz?

Konu da biraz burada düğümleniyor. Eğitimle ilgili meselelerin sistemsel ve bütüncül olarak ele alınmaması; sürekli değişen ve tutarsızlaşan bir eğitim sistemi üretiyor. Özellikle öğrenci seçme ve yerleştirme sınavlarıyla ilgili sorun, kangrenleşen bir soruna dönüşmüş vaziyette. Öğrencilerin bir üst okullara nasıl geçeceklerine dair süreç o kadar çok sık değişir oldu ki, ayak uydurmak imkânsızlaşıyor. Çocuğunuzu bugün bıraktığınız okulun, sınıfın ya da öğretmenin yarın ne olacağından artık emin değilsiniz. Çocuğunuza eğitimle ilgili “şöyle yap” dediğiniz şeyin bir işe yarayıp yaramayacağından dahi emin olamayabilirsiniz.

Peki, bu kadar belirsizleşen bir atmosferde, bir adım önümüzü dahi görmeden nasıl yol alabiliriz? Alamayız, alamıyoruz. Artık “Kervan yolda düzelir” de diyemiyoruz çünkü ortada ne kervan kaldı ne de yol. Mecnun gibi dolaşıp duruyoruz çöllerde.

Beytullah ÖNCE